2010 Dünya Kupası bitti, ama oyunun âkil adamları daha uzunca bir süre bu turnuvanın enternasyonal futbola olan yan etkilerini konuşacak gibi… Bazı konularda olumlu gelişmeler kaydedildi, mesela 2006’daki favori ülkeler dominasyonu 2010’da zayıfladı. 4 yıl önce 8 seri başı takımın hepsi ikinci tura çıkarken, 2010 turnuvası devlerin bolca hayal kırıklığına sahne oldu. 4 yıl önce çeyrek finale Avrupa/G.Amerika dışında kimse çıkamamışken, 2010’da Gana yarı finalin kapısından döndü. Şimdi herkes 2014’te Afrika’dan, hatta Orta/Kuzey Amerika ve Asya’dan daha ileri gidecek temsilciler çıkmasını bekliyor.
Jabulani’den ötesi
Turnuva topu 2006’da da beğenilmemişti ama Afrika’da durum biraz daha farklıydı. 4 sene önce Roberto Carlos ve Paul Robinson, topun çok hafif olduğunu ve ıslandığında performansının çok değiştiğini söylediklerinde popstar Beckham’ın (ve Vogel’in) karşı çıkışları dikkate alınmış, Teamgeist turnuvanın hemen başında gündemden düşmüştü. 2010’daysa topun savunulacak pek bir tarafı kalmadı, Casillas, Gerrard gibi kanaat önderlerinin eleştirileri 2014’te büyük bir ihtimalle dikkate alınacak.
Tabii ki Brezilya 2014 için yine farklı bir top üretilecektir, ama bu farklılığın bu kez desen/model düzeyinde kalacağını düşünüyorum. Artık hiç kimsenin Jabulani’den daha çok uçan ve yerden sektiğinde daha fazla hız kazanan bir topla oynamak isteyeceğini zannetmiyorum.
Gol sayısı
Bu arada Jabulani’nin turnuvadaki gol sayısını artırdığını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz, veya kupa öncesi böyle beklentileri olanlar varsa onlar da yanıldı. 2006’da 64 maçta 147 olan gol sayısı, bu turnuvada 145’e düştü! Önceki turnuvada da yalnızca 3 takım 10 golü geçmişti (Almanya, İtalya, Arjantin), bu kez de sayı üçtü (Almanya, Hollanda, Uruguay)… 2006’da hat-trick yapan oyuncu yoktu, Afrika’da da tek hat-trick Higuain’den geldi. 2014’te de durumun pek fazla değişeceğini zannetmiyorum, yine kısa turnuva kuralları işleyecektir, yine herkes Rehhagel’den biraz fazla hücum etmenin yeterli olduğunu düşünecektir.
IFAB’ın tarihi toplantısı
2010’da değişen şeyler de vardı tabii… FIFA, 2006’daki hakem eleştirilerini dikkate aldı, Almanya’daki rekor 373 kart gözle görülür biçimde azaldı ve tam 277’ye düştü. Almanya’da bir maçta Ivanov’un cebinden 4 kırmızı/16 sarı çıkması kimseyi memnun etmemişti, Portekizliler üst üste iki turda ikişer cezalı oyuncuyla oynamaktan rahatsızdılar. 2010’da belli ki uyarılar işe yaradı, hiçbir maçta birden fazla kırmızı kart çıkmadı…
Ama gerçek şu ki, hakemliğin tek sorunu, daha fazla oyuncuyu sahada tutma meselesi değildi. İçeri giren top gözden kaçtı, IFAB gol çizgisi teknolojisini gündeme almaya artık mecbur kaldı. Tevez’in tarihi ofsaytı verilemedi, artık 6 hakem uygulamasının sadece Avrupa Ligi’yle sınırlı kalmayacağını bilmek sanırım kehanet sayılmaz. Brezilya’2014’te artık birçok şeyin Afrika’2010 gibi olmayacağı aşikâr…
Milletler arası futbol ölüyor
2014’te en fazla değişeceğini düşündüğüm şeyse, futbol kalitesi… Nedeniyse, orta vadede milletler arası futbolun kaderini olumsuz yönde etkileyecek mühim bir detay: 2010 Dünya Kupası’nda FIFA ilk kez kulüplere, milletler arası bir turnuvaya oyuncu gönderdikleri için tazminat ödedi.
Charleroi kulübünün, Faslı oyuncusu Oulmers’in 2004’te Burkina Faso’yla oynanan bir milli maçta sakatlanması üzerine tazminat kazanmasının futbolda ikinci bir “Bosman efekti” yapacağı belliydi. Oulmers davası, FIFA’nın Dünya Kupası’nda tazminat ödemesiyle boyut değiştirdi. Kar topu gibi büyüyen bu meselenin çığa dönüşmesi ise bence an meselesi: Ronaldo, Messi, Torres gibi (ülke dışında oynayan) büyük bir yıldızın Eylül’de ulusal takımda sakatlanıp, 8 ay sahalardan uzak kaldığını düşünün… Real Madrid, Barcelona veya Liverpool’un bu işten kayıpları yıllık 20 milyon euroları bulacakken FIFA’nın gün başına ödemeyi düşündüğü birkaç bin dolara razı geleceklerine ihtimal veriyor musunuz? Eğer mağdur bir kulüp, mahkemeye gidip bir federasyondan (bir konfederasyondan ya da FIFA’dan) 10-15 milyon euroluk bir tazminat kazanırsa işte o gün, milletler arası futbolda yeni bir dönemin başladığı gündür.
Çünkü hiçbir ulusal takımın (federasyonun veya konfederasyonun) bu boyutta tazminatları ödemesi kolay değil… O zaman da federasyonların, milli takım hocalarından kadroya tazminatı daha düşük oyuncuları çağırmasını istemesi gibi garip sonuçlar çıkabilir ortaya. Mesela imkânları kısıtlı olan Uruguay Federasyonu, hocası Tabarez’e (tazminatı 20 milyon olan) Forlan’ı değil Abreu’yu oynatmasını tavsiye ederse, işte o gün milletler arası futbolun bittiği (özel sigorta şirketleri futbolunun da başladığı) gündür.
Benim 2014 Dünya Kupası’yla ilgili en büyük korkum bu… Eğer o turnuvada FIFA yine tazminat öder ve 2014’te Messi gibi, Thomas Müller gibi bir büyük yıldız sakatlanırsa, 20’nci Dünya Kupası, bizim ağız tadıyla bütün starları bir arada izlediğimiz son şampiyona olabilir.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS