Tarih 14 Kasım 1998, günlerden Cumartesi idi. Leeds, Anfield’da Liverpool’a karşı 1-0 mağluptu ve 77’nci dakikada oyuna Alan Smith girdi. Tribünlerin ilk kez gördüğü sarışın gencin topa ilk dokunuşu ağlara gittiğinde şaşkındık, çünkü bu Smith’in Premier Lig’deki ilk maçıydı. Geçtiğimiz cumartesi günü Alan, yine Anfield’da, yine takımı 1-0 mağlupken, yine 77’de oyuna girdi. Ama bu kez topla ilk teması, kanımızı donduran bir trajediye dönüştü
Alan Smith, Galatasaray’ın UEFA Kupası serüveninin belki de en zor ayağı olan yarı final mücadelesinden yakından tanıdığımız bir isim… Gerek hırslı ve agresif oyunu, gerekse bir pop yıldızını aratmayan karizmasıyla David O’Leary’nin efsanevi kadrosunun en dominant parçalarından biri olmuş, Leeds’i önce UEFA’da, sonra da Şampiyonlar Ligi’nde son 4’e taşıyan isimlerin başında gelmişti. Beyazlar’ın havasını kaybedip dağılmasının ardından, o da, Lee Bowyer, Mark Viduka ve Harry Kewell gibi Premier Lig devlerinden birinin yolunu tuttu, Manchester United’ın…
Manchester’da 72 resmi maçta 11 gol attı, ama ilk on bir için van Nistelrooy ve Rooney ile baş edemedi. Yine de sonradan oyuna girdiğinde takımına hareketlilik getiren bir güç oldu her zaman… Geçtiğimiz cumartesi günü Anfield’da Liverpool önünde 77’nci dakikada kenarda gözüktüğünde de sahaya bir heyecan getireceğine emindik, hatta bu inancımı yorumcu olarak katıldığım Kanaltürk canlı yayınında da dile getirdim ister istemez…
Alan Smith, 8 yıl önce henüz 17 yaşındayken, Premier Lig kariyerinin ilk maçında, yine Anfield’da topa ilk dokunuşunu gole çevirmiş, takımı o gün 1-0 mağlupken, 3-1 kazanmalarında büyük rol oynamıştı. 8 yıl sonra, yine bir cumartesi günü, yine Anfield’da topa ilk temasıysa, kanımızı dondurdu adeta… Riise’nin güçlü frikiğinde kendini öne doğru atmış, topu da engellemeyi başarmıştı. Ama düştüğü yerden kalkamadı bir daha… Ne olduğunu biz de anlayamamıştık, o noktaya ne olduğunu görmek için gelen Ruud van Nistelrooy da… Yerde yatan Alan’a bir kez baktı, ve sonra kafasını iki elinin arasına aldı, arkasını dönerek koşarak uzaklaştı o noktadan…
Evet, Alan’ın ayağı kırılmıştı, bu da çok az rast geldiğimiz bir durum değildi. Ama vücudunun ağırlığına dayanamayan zavallı sol ayak bilek kemiği de yerinde duramamış, derinin dışına çıkmıştı. Gözleri yaşla dolan ve acıdan güçlükle nefes alan Smith, hafifçe doğrularak ayağına bakmak istedi usulca… Ama belki de biraz önce kora kor mücadele ettiği bir kırmızılı, Sami Hyppia, hemen elleriyle kapattı Smith’in gözlerini ve görmesine engel oldu genç adamın kendi ayağını…
Smith, güçlükle yattı yerine tekrar, ve kendini teslim etti çevresindeki doktorların eline. Ve onu kenara taşırken, buğulu gözleriyle yarım yamalak görebiliyordu, elini tutarak güç vermeye çalışan 5 sağlık görevlisinden birinin kazağının gri olduğunu… Onunla konuşarak, acısını unutturmaya çalışan gri kazaklı adam, Liverpool kulüp doktoru, Mark Waller’dı…
Zaman donmuş, hayat durmuştu. Onun kariyerinde forma giydiği iki ekip Leeds ve Manchester United’dan nefret eden KOP tribünleri, sahada olup biten her şeyi unutmuş, hep birlikte ayağa kalkmış, çılgınca alkışlıyorlardı kenara taşınan genç adamı… Grili doktor Waller’sa, bir güçlü nefes daha alıyor ve daha bir güçlü üflüyordu, Smith’in kırılan bacağına yapılan şişme alçıyı… Ben de yutkunuyordum yine ve geçen yıl Old Trafford’da soyunma tünelinin iki yanına dizilerek şampiyon Chelsea futbolcularını çılgınca alkışlayan centilmen United’lılardan birinin de, o anda kenara taşınan genç adam, Alan Smith olduğunu söylemeye çalışıyordum…
http://www.milliyet.com.tr/2006/02/21/spor/spo11.html
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS