Haziran’da başlayacak bir turnuvaya 8 ay kala yapılan hazırlık maçlarının sadece şampiyona provası olmasını beklemek yersiz. Katar ve Yunanistan önüne pek tabii ki ideal 11’lerimizle çıkmadık, pek tabii ki kadroyu genişletme denemeleri yaptık. Terim de Löw de Deschamps da, Mayıs’ta ellerinde 30 değil 40’lık bir seçenek havuzu olsun isterler ve Kasım takvimini bu amaçla değerlendirdiler. Rakip Yunanistan belki FIFA sıralamasında ağır bir düşüşte ama kadro kaliteleri puan durumundaki yerlerinin çok üstünde: İlk 11’lerinde 4 Serie A, 2 Bundesliga, 1 Premier Lig oyuncusu… Bizim iki Şampiyonlar Ligi oyuncumuz varken onlar da bu sayı 6 idi dün. Ve Skibbe yönetimindeki ilk ciddi sınavlarında kadro kalitelerine daha yakın bir oyun oynadılar bence.
Dünkü Yunanistan’ın son 2 yıla göre çok daha kompakt gözüktüğü ve maçı bilinçli öldürdüğü düşünülürse, bu müsabaka skordan bağımsız gayet iyi bir testti ulusal takım için. Öncelikle stoperde Mehmet-Ahmet denemesi faydalıydı. Bir hazırlık maçında bir ön liberonun stoperde denenme nedeni, turnuvada Serdar-Hakan-Semih aynı anda sakatsa kullanılacak alternatifin testiydi. Ahmet de müthiş bir ilk maç oynayınca, soğukkanlılığı ve zekasıyla 40 yıllık ay-yıldızlı gibi davranınca daha da verimli oldu bu deneme.
Rakip kornerlerde alan savunması yapmamızsa bence riskli; çünkü siz durup bekliyorsunuz ve koşarak arkadan gelen rakip her zaman avantajlı oluyor. Ama bizim attığımız kornerlerdeki planlarımız gayet umut vericiydi: Gerek Hakan’ın direkt kaleye attığı sert kornerler, gerek paslaşarak rakip duruşu bozma girişimleri iyiydi. Milli takımın bir başka dikkat çekici karakteristiği de hücuma sürekli katılan beklerinin neredeyse hiç orta yapmaması, hep ceza sahasına yerden pas denemesi. Bu kadar yetenekli şutör, Hakan-Oğuzhan-Arda-Yunus bir aradayken kenardan geriye yerden pas yapmak da bence kadro karakterimize çok uygun.
Tüm bu teknik detaylardan daha önemlisiyse şu: Ben bu takımda 1995 ruhunu görmeye başladım yavaş yavaş. Abisiz, kavgasız… Lidersiz, gerilimsiz, sevimli bir grup. Her maça galibiyet için çıkan, her an kazanacakmış hisi veren bir grup. Ben en son bu hissi Euro’96 öncesi takımında görmüştüm sanırım. Yirmi yıl sonra bu kokuyu tekrar almak sevindirici.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS