Aragones’in Fenerbahçe’yle imzaladığı günleri çok iyi hatırlıyorum. 45 günlük bir Avrupa Şampiyonası seyahatinden yeni dönmüştüm, 6 kez Türkiye’yi, 6 kez de merhum Aragones’in İspanya’sını izlemiştim. Defalarca İspanyol gazeteci arkadaşlarımla “Bilge adam”ı tartışmış, Türkiye’ye kafamda binlerce soru işaretiyle dönmüştüm. Saygıdeğerdi, disiplinliydi, dâhiydi. İspanya’yı Raul’süz döneme adapte etmiş, Fenerbahçe’ye imza attıktan 2-3 gün sonra da Almanya’yı sürklase edip Avrupa şampiyonu apoletini takmıştı. Ama çok basit bir gerçeğin de farkındaydım: Merhum, olağanüstü sabitfikirli bir antrenördü. Kendi doğrularına tapardı. 2006 Dünya Kupası boyunca neden her maçta David Villa’yı ikinci devrenin başında oyundan aldığını kimse anlayamıyordu. Euro 2008’de her maçta ilk 1 saat dolarken Iniesta’yı çıkarışına kimsenin anlam veremediği gibi… Bu sabitfikirli hali Fenerbahçe’de de sürdü. Keşke bugün sağ olsaydı da, dakikalar 60’ı her gösterdiğinde neden Uğur Boral’ı çıkarıp Burak’ı soktuğunu anlatabilseydi bize…
ÜSTÜNLÜKLER: Kısa süreli proje adamı
Aragones, Fenerbahçe’ye imza attığında 70 yaşındaydı. Advocaat’sa 69… 25 ayrı görevi kapsayan 36 yıllık bir antrenörlük tecrübesiyle geliyor Türkiye’ye. “Total Futbol”un mucidi General Rinus Michels’in çırağı olduğu için “Küçük General” rütbesiyle hem de. 8 yıl öncesine kadar çok başarılı bir kariyer biriktirmişti arkasında. Zenit’i UEFA şampiyonu yaptığı akşam sonrasıysa düşüşe geçti. 8 yılda 11 farklı kısa görev. Ve hemen hiçbirinde tutunamayan kısa hikâyeler.
Fenerbahçe’nin şu anda 2 haftada 4 ciddi maç oynayarak sezona acilen hazır girme ihtiyacına uygun bir teknik adam olduğu kesin. Çünkü Advocaat’ın son 10 yılı böyle kısa projelerle geçti. Sunderland’de ilk sezonunda bitime 9 hafta kala göreve gelip başardıkları ortada. Fenerbahçe eğer ihtiyacı olan iki yönlü orta saha oyuncusu takviyesini yaparsa, antrene edilmeye çok muhtaç bir takım değil zaten. Advocaat’ın babalığıyla öykü kaldığı yerden sürebilir.
ZAYIFLIKLAR: 4-3-3’e âşık, denemelere kapalı
Euro 2004’teki meşhur Hollanda-Çek Cumhuriyeti maçında Robben’i çıkardıktan sonra 2-0’dan 3-2 geriye düşüldüğü için hep suçlandı Michels. Ve omzunda “savunmacı teknik adam” yükünü taşıdı hep. O da sonraki 12 yılda ofansif takımlar yaparak bu lekeden kurtulmaya çalıştı genelde. Bir Michels çırağı olarak 4-3-3’e âşık. Muhtemelen Fenerbahçe’yi de 4-3-3 oynatacak, 3-5-2 gibi denemeler yapmayacak. Ama onun 4-3-3’ü Pereira’dan biraz farklı olabilir: Orta üçlünün içinde bir defansif, iki ofansife yer vermeyi seviyor. Yani Mehmet-Souza-Ozan’ın sadece birine emniyet görevi verip, yanlarına Salih’le Aatıf’ı ekleyebilecek mantaliteye sahip.
FIRSAT: Hollanda’yla transfer kanalı kurulabilir
Bu durumda akla şu soru geliyor: Fenerbahçe’nin orta saha rotasyonu içinde yetenekli 8 numara seçeneği Salih dışında yok gibi. Ve transfer sezonu henüz kapanmamışken Advocaat pekala Hollanda’dan genç ve yetenekli futbolcular getirebilir. Kendisi son olarak Blind’e asistanlık yaptığına göre Hollanda Ligi’nde çıkış yapan hangi gencin Fenerbahçe’de oynayabilecek seviyede olduğunu çok iyi biliyordur muhakkak: Mesela Ajax’ın yetenekli Sırp orta saha oyuncusu Gudelj, ya da Manchester City’yi reddettiği söylenen Bazoer… Groningenli Juninho Bacuna gerçekten dedikleri seviyeye gelebilecek mi, ya da benim çok beğendiğim Vitesseli Lewis Baker, Advocaat’a göre nereye kadar yükselebilecek bir oyuncu? Advocaat, bir yıl içinde bu soruların cevaplarını Fenerbahçe’yle paylaşıp, Hollanda’dan isabetli 4 transfer yapabilse sarı-lacivertlilerin 5 yılını kurtarabilir belki de…
TEHDİT: İnsanlarla sorun yaşamaya müsait
Advocaat, son derece disiplinli bir hoca. Sadece maçlarda değil idmanda da yüzde 100 efor istemesiyle ünlü. Acaba Fenerbahçe’nin bazı tecrübeli futbolcuları, dedeleri yaşındaki bir hocayla güç yarışı içine girerler mi? Advocaat’la kariyeri boyunca hiç çalışmamış Van Persie, gerçekten de bu hocayı mı istedi? Pereira ile girdiği savaşa Advocaat’la da girmez umarım. Benzer bir savaşı Rangers’ta Amoruso’yla yapıp kulübün bayrak adamından kaptanlık bandını almıştı Advocaat. Rusya’yı çalıştırırken Pavlyuchenko kendisini Zenitli oyuncuları kayırmakla suçlamıştı. Sunderland’deyken de tv yorumculuğu yapan Michael Gray’e savaş açmış, onu kulübün düşmanı olmakla itham etmişti: “Ben kulübe bisikletle geliyorum. O ise Ferrari’yle gelip antrenmanları izliyor. Derdinin ne olduğu ortada”
**
Son tahlil: Fenerbahçe, Advocaat’tan daha iyisini bulabilir miydi? Kesinlikle evet.
Peki bu durum Advocaat’ın yanlış tercih olduğunu mu gösterir? Yüzde yüz bir yanıt veremeyiz bu soruya. Transferde kalan 15 günün nasıl değerlendirildiği belirleyecek Advocaat’ın kaderini. İki iyi orta saha takviyesi ile Fenerbahçe kanatlanabilir bile. Advocaat’a sadece kenarda oturup takımını zevkle seyretmek kalabilir.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS