Sevgili dostum Kanat (Atkaya) anlatırken heyecanlıydı, ben de D.Aldridge’in kaleminden öyküyü okuduğumda çok heyecanlandım. Portlandlı Brandon Roy’un meniskus operasyonu geçirdikten 8 gün sonra Phoenix karşısına çıkması bir mucize; ama koç McMillan’ın ona formayı vermesi, 80 milyon dolar ve 80 milyon eleştirilik bir risk alması başka bir mucize!
Zaten henüz müsabaka devam ederken canlı yayın yorumcuları C.Barkley ve K.Smith, Roy’un oynamasının çok büyük bir hata olduğunu söylemeye başlamışlar bile! Ama koç McMillan, Roy’la aralarındaki karşılıklı güvene dayandığını, oyuncunun daha kolej günlerinden kendini çok iyi tanıdığını ve “Oynamak istiyorum” dediğinde ona inanmakla doğru yaptığını söylüyor.
Yanlış yaptığını söylemek de güç: Roy sağlıklı, Portland galip, McMillan gururlu… Belki bu rüzgârla Portland 10 yıl sonra ilk kez play-off birinci turunu geçecek. Belki de sporda 2009-10 sezonunun en kritik ve en etkileyici kararı bu.
Peki futbolda 2009-10’un en kritik kararları nelerdi? McMillan kazanmak için “güven” e ihtiyaç duydu, Ferguson’un veya Mourinho’nun kazanırken ellerinde ne vardı?
10) Tecrübe (Alex Ferguson)
17 Nisan 2010 , City-United Premier Lig maçı… Chelsea’nin 4 puan gerisindeki United’ın kazanamaması halinde zirve umutları tükenecekti. Son 10 gün içinde ligde Chelsea ve Blackburn’e 5 puan, Avrupa’da Bayern’e tur hediye edilmişti. Bu kriz anında Ferguson’un destek aldığı unsur “tecrübe” oldu.
Maça Giggs (37), Neville (36) ve Scholes’un (36) üçünü birden ilk 11’e koyarak başladı. Üç olgun adamı da 93 dakika boyunca oyunda tuttu. Zaten maçı ve ligi geri getiren gol de 90+3’te 36’lık Scholes’tan geldi.
9) Zekâ (Jose Mourinho)
20 Nisan 2010, Inter-Barcelona Ş.Ligi yarı finali… Mourinho, topa sahip olmayı saplantı haline getirmiş Barça’ya istediğini verdi, topu onlara bıraktı. Ama topu her kazandığında da etkili kullanacak adamlarını sahada tuttu. Belki de bu sezon Barça önüne bir ofansif orta saha (Sneijder) ve üç forvetle (Eto’o, Milito, Pandev) çıkan tek teknik adam o. 4 forvet kararı, Mourinho’ya final biletinin yarısını getirdi.
7-8) Sabır ve şans (Mustafa Denizli)
7-21 Kasım 2009, Trabzon-Beşiktaş ve Beşiktaş-F.Bahçe Süper Lig maçları… Hafta içinde Wolfsburg’dan 3 gol yiyerek Avrupa defterini kapatan Beşiktaş’ın bu sezonki en kritik günü, 7 Kasım’daki Trabzon ziyaretiydi. Denizli, o maça 5 savunmacı ve 3 defansif orta saha oyuncusuyla çıktı. 46’da Uğur/Kaş değişikliğiyle savunmanın dozunu biraz daha artırdı. Ama maç sonuna kadar gösterilen “sabır”, biraz da “futbol şansı” 2-0’lık galibiyeti getirdi.
Hemen hemen aynı yöntemle bir sonraki maçta F.Bahçe de mağlup edilip lige tutunuldu.
6) Yetenek (Pep Guardiola)
10 Nisan 2010, R.Madrid-Barcelona La Liga maçı… Barça’nın liderliği sürdürmesi için 1 puana ihtiyacı vardı. Guardiola, ilk yarıda bir sağ beki (Alves’i) sağ açık, ikinci yarıda da bir sol beki (Maxwell’i) sol açık kullanarak hesaplarını sadece Messi-Pedro’nun yetenekleri üzerine kurdu.
Sonuç Guardiola’yı haklı çıkardı. Barça, maçı Messi ve Pedro’nun sololarıyla 2-0 kazandı.
5) Bilgi (Louis Van Gaal)
27 Nisan 2010, Lyon-Bayern Ş.Ligi yarı finali… 50 milyon euroluk Ribery kırmızı kart cezalısıydı. Herkes Van Gaal’in Müller’i sol açığa kaydırıp, Olic’in yanına Klose ya da Gomez’i koyacağını düşünüyordu. Ama Van Gaal’in yazıp çizdikleri farklıydı, sağ ayaklı Hamit’i sol açığa koydu; sürekli (çizgiye değil) içeriye kat eden Hamit, Lyon savunmasının dengesini bozdu. Zaten maçı koparan gol de, onun sol çizgiden içeriye girip ayak içiyle yaptığı bir asistle geldi.
4) İstikrar (Christoph Daum)
28 Mart 2010, G.Saray-F.Bahçe Süper Lig maçı… G.Saray kenar yönetimi, son yıllarda her F.Bahçe derbisinde olduğu gibi bunda da rakibi şaşırtacak hamle aradı. Rijkaard savunma göbeğini değiştirdi, Alex’e adam adama savunma yaptırdı, hiç alışık olmadıkları 4-4-2 düzeniyle maça başladı. Daum’unsa yine tek yaptığı sokaktaki adamın ezberden saydığı 11’ini ve oyun anlayışını istikrarla sahaya yansıtmak oldu.
Maçı da 8 yeni transferle sahaya çıkan G.Saray değil, 7 eski oyuncusuyla oynayan F.Bahçe kazandı.
3) Adalet (Carlo Ancelotti)
3 Nisan 2010, M.United-Chelsea Premier Lig maçı… O güne kadar attığı 32 golle ligi domine etmiş Drogba sakatlıktan dönmüş ve herkes United’ı onun devireceğini düşünüyor. Ama Drogba’nın yokluğunda Anelka iyi oynamış, son iki lig maçında da 12 gol atılmış. Herkes Ancelotti’nin Anelka’yı sağ açığa kaydıracağını düşünürken, İtalyan teknik adam düzenini bozmadı. Drogba’yı kulübede oturttu, Anelka’yı santrfor pozisyonunda oynattı.
Sonuçta Old Trafford’da kazanan hem Chelsea, hem de adalet oldu.
2) Fedakârlık (Jose Mourinho)
20 Şubat 2010, Inter-Sampdoria İtalya Ligi maçı… Müsabakaya 129 maçlık bir iç saha yenilmezlik unvanıyla çıkan Mourinho’nun takımı 38’inci dakikada 9 kişi kalıyor; hem de kırmızı kartları iki stoper Cordoba ve Samuel görüyor! Mourinho, hiçbir forvetini oyundan çıkarmıyor, 81’inci dakikaya kadar Sneijder+2 santrfor Eto’o-Milito(Pandev) ile mücadeleye devam ediyor.
Kırk dakika 11’e 9, on beş dakika da 10’a 9 oynayan Inter, müsabakada daha net pozisyonları bulan taraf oluyor! 3’ü forvet toplam 9 fedakâr adamla 1 puanı kazanan Mourinho, belki de o gün 3 kupa için sonuna kadar savaşacak bir takımı olduğuna inanıyor.
1) Cesaret (Claudio Ranieri)
18 Nisan 2010, Lazio-Roma Serie A 34’üncü hafta maçı… Haftaya 1 puanlık farkla lider başlayan Roma için belki de sezonun en kritik maçıydı, ama soyunma odasına 1-0 mağlup girmişlerdi. İkinci yarıda herkes, bu derbiyi defalarca yaşamış takım kaptanı Totti ve yıldız oyuncu De Rossi’den bir şeyler bekliyordu.
Bir kişi hariç… Roma antrenörü Ranieri, performanslarından memnun olmadığı Totti ve De Rossi’yi 45’te çıkardı, yerlerine Taddei ve Menez’i soktu (Bu, G.Saray derbisinde Daum’un Alex ve Emre’yi çıkarması gibi bir şey).
Sonuçta kaz0anan cesaret oldu. Roma, ikinci yarıda Taddei ve Menez’in iyi oyunlarıyla maçı 2-1 kazanıp zirvede kaldı. 14 puan geriden gelip Inter’i geçmeyi başaran Ranieri, belki sezon sonunda şampiyon olamayacak, ama hiçbir Roma taraftarı onun derbide yaptığı bu cesur hamleyi unutmayacak.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS