10 yıl kolej basketbol koçluğu yaptıktan sonra, çok sevdiği işine 12 yıl ara veren Norman Dale, bir arkadaşının vasıtasıyla küçük bir kasaba lisesinin basketbol takımına hoca olur. Basketbol koçluğuna verdiği 12 yıllık ara, Norman’ı sadece sıradan bir koçluktan çıkarıp, bir ekip sporları filozofu haline getirmiştir bu arada… Kasaba takımını ilk kez büyük şehirde bir maça götürdüğünde çocukların büyük sahadan korktuğunu görünce, eline bir metre alıp potanın yüksekliğini ölçer ve “Bakın, bu da 3 metre 5 santim… Bizim potadan bir farkı yok. Korkulacak bir şey de yok” der mesela… Yine bir başka maçta ısrarla söylediklerini yapmayan oyuncuyu oyundan çıkartır, ama yerine sokacak bir yedeği de yoktur!… Yine de sözünün dinlenmemesine tahammül göstermez ve maçın geri kalanını 4 kişi tamamlarlar…
1950’lerde geçen ve Gene Hackman’ın oynadığı bu Amerikan filmindeki koçu görüyorum ben Karlheinz Feldkamp’ta… Sanki bir gün üç değişiklik hakkını bitirdikten sonra bir oyuncu onun dediklerini yapmayacak ve onu da dışarı alıp, 10 kişi maçı bitirecek gibi…
*** Dün Konya’nın kırmızı kartı ve erken goller tabii ki yanıltıcı bir skor üretti ama hiç kimse artık Galatasaray’ın disiplinsiz bir maç oynayacağını düşünmüyor. Kalli her geçen gün sıcak ve hazır oyuncu sayısını artırıyor ve Fenerbahçe’ye karşı da en önemli avantajı bu gibi gözüküyor. Zira belki Fenerbahçe 11’i, Galatasaray 11’inden daha iyi bir liste olabilir, ama mevzu 18’lere veya 23 kişilik kadrolara geldiğinde, kesinlikle ligin en iyisi Galatasaray…
10 kişi oynamalarından korkuyorum
Bir Cevap Yazın

Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS