• ANA SAYFA
  • HÜRRİYET
  • PROGRAM
  • RADYO
  • VİDEO
Uğur Meleke resmi sayfası
  • ANA SAYFA
  • HÜRRİYET
  • PROGRAM
    • beIN Manşet, 25 Ocak 2023
    • beIN Manşet, 23 Ocak 2023
    • beIN Manşet, 17 Ocak 2023
    • beIN Manşet, 11 Ocak 2023
    • beIN Manşet, 9 Ocak 2023
  • RADYO
    • Radyospor, 22 Mayıs 2018
    • Radyospor, 16 Mayıs 2018
    • Radyospor, 15 Mayıs 2018
    • Radyospor, 14 Mayıs 2018
    • Radyospor, 9 Mayıs 2018
  • VİDEO
    • beIN Sports, 22 Ocak 2021
    • Şampiyonlar Ligi Özel, Nesine, 23 Ağustos 2020
    • Şampiyonlar Ligi Özel, Nesine, 19 Ağustos 2020
    • Şampiyonlar Ligi Özel, Nesine, 12 Ağustos 2020
    • Avrupa Ligi Özel, Nesine, 10 Ağustos 2020
  • Facebook

  • Twitter

  • Pinterest

  • Instagram

  • YouTube

  • RSS

4-4-2 Dergi

Sor Meleke'ye / Ocak 2011

Sor Meleke'ye / Ocak 2011
Uğur Meleke
1 Ocak 2011

Bir takımın yabancı futbolcularının genel olarak belli bir ülkeden olmasının avantajları ve dezavantajları olabilir mi?
Orhan İlhan / Samsun

10 yıl önce bu konuyu konuşsak değerlendirmemiz farklı olabilirdi, ama bugün Süper Lig’in geldiği noktada futbolculara bu şekilde bakmayı aşmak gerek. Mesela İspanya’nın/İngiltere’nin orta sınıf bir takımı yabancı oyuncu transfer ederken böyle bir kıstas kullanır mı? (Genelde kullanmazlar, oyuncunun pasaportuna değil yeteneğine/yeterliliğine bakarlar)
Şu anda Türkiye Ligi, İspanya-İngiltere-İtalya’dan ayrılan oyuncular için harika bir alternatif olmuş durumda. Dünya nezdinde saygı görüyor, izleniyor. Batı Avrupa’dan 2-3 saatte ulaşılıyor, saat farkı yok gibi, iklimi harika. Rusya-Ukrayna gibi soğuk değil. Yunanistan gibi az takip edilen bir lig değil. Katar-Brezilya gibi uzak değil. O zaman takımlarımız artık oyuncuların pasaportundan çok yeterliğine bakacak seviyeye geldiler. Sırf aynı ülkeden geliyorlar, aynı dili konuşuyorlar diye Şota’nın yanına Cemaruli’yi, Hagi’den sonra Lutu’yu alma çağını aştık gibi geliyor bana.

*******
Türkiye Ligi’nde oynayan futbolcuların fizik/kondisyon ve çabukluk olarak zayıf olmalarının tüm takımların ortak sorunu olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle ligdeki maçların çoğu oldukça düşük tempoda oynanıyor. Neden hiçbir antrenör bu konuda öne çıkan bir çalışmayla fark yaratan bir takım yaratmıyor/yaratamıyor? Yoksa mesele bu kadar basit değil mi?
Harun Özden
Eğer bazı oyuncularımız çabuk değil, bazıları kuvvetsiz, bazıları da kondisyonsuzsa bu genelde kişiye özel çalışmanın eksikliğine dayanıyor. Her bir bireyin yapısı farklı, kuvveti farklı, yaradılışı farklı; öyleyse her bir bireyin çalışma planı da bir yerde diğerinden ayrılmalı.
Yine de sizin sorunuzdaki gibi genellemeye çalışırsak; evet, oyuncularımızın fizik kaliteleri çoğunlukla düşük. Emenike, Djiheoua ve (Portekiz Ligi’nde 1 gol atmış) Makukula gibi oyuncuların bu kadar fark yaratmasında da galiba bu kuvvet eksikliğinin etkisi var. Bizim oyuncular salon/saha çalışması dengesini galiba tutturamıyorlar, yabancı oyuncular salonda çok vakit geçiriyor diye onları eleştiriyorlar. O zaman da Türklerin üst tarafı genelde kuvvetsiz oluyor, ayakta kalmakta güçlük çekiyorlar.

***************
Almanya; İngiltere ve İspanya’nın gölgesinde kaldığını fark edince futbolunda ve futbol sahalarında bir faklılaşmaya gitti diye düşünüyorum. Siz de böyle düşünüyorsanız; bunu nasıl yaptıkları ile ilgili neler söyleyebilirsiniz? Ayrıca aynı sıkıntının alasını yaşayan bir ülke olarak bizim de bir açılım yapmamız gerektiğini düşünüyor musunuz? Futbol anlayışımızda (özellikle Anadolu takımlarında) bir değişiklik gerekmiyor mu?
Abdullah Küçük / Samsun

Tespitiniz doğru… Almanya, ulusal takımının ve yerli futbolcularının gerilediğini düşününce 20’nci yüzyılın sonunda altyapıya yaklaşık 1 milyar dolarlık bir yatırım yaptı. Aynı yıllarda dünya nezdinde izlenilirliğinin düştüğünü fark edince de yayın ihalesine her bir maçı 11’er kamerayla çekme şartı getirdi.
Bizim de bir altyapı ve yönetim devrimine ihtiyacımız olduğu açık. Altyapı hocalarının aylık 1-2 bin liradan daha fazla kazandığı, yönetim kurullarında 2-3 BESYO mezununun olduğu bir zamanı bekliyoruz tabii ki.

***********
Stresi ve zorluk derecesi yüksek maçlarda deneyimi az genç oyuncuların oynatılması onları nasıl etkiler?
Metin Yalaz / Eskişehir

Ben oyuncuları genç-yaşlı, yerli-yabancı olarak ayırma taraftarı değilim; gençler (ve yerliler) lehine bir ayrımcılık yapılmasını bile hoş karşılamıyorum. Serdar Aziz iyiydi, Bursa’da Stepanov’un yerine oynadı. Ali iyiydi, Beşiktaş’ta Tabata’nın yerine oynadı. Yani genç oldukları için değil, Sofya’da ve Valencia’da iyi oldukları için çıktılar (stresi ve zorluk derecesi son derece yüksek) Beşiktaş-Bursa maçına…
Tabii ki sizin de haklılık payınız var: Bir oyuncuyu ilk profesyonel maçında Barcelona’nın önüne atmak ilk tercih değildir, mümkünse önce zorluk derecesi düşük maçlarda onun stresini almak daha mantıklı…

*********
Bursaspor Şampiyonlar Ligi’nde bir puan alabildi ancak Süper Lig’de ikinci sırada. Bu durum ligimizin seviyesini mi gösteriyor yoksa Bursaspor iki ayrı ligde başka bir futbol mu ortaya koydu?
İbrahim Kabacıoğlu / Ankara

Bence her ikisi de değil.
1)Bursa, tarihin en kötü kuralarından birini çekti ve Ş.Ligi’nde yarı finale çıksalar kimsenin şaşırmayacağı iki devle eşleşti. ManU ve Valencia şu halleriyle Devler Ligi’ndeki 32 takımın en az 15’ine puan vermezler zaten.
2)Ş.Ligi, tecrübeye çok bağımlı ve sürprize çok kapalı bir turnuva. Düşünsenize, Dünya Kupası’nda Bulgaristan, Hırvatistan, Türkiye yarı final oynuyor; Avrupa Şampiyonası’nı Danimarka kazanıyor. Oysa Şampiyonlar Ligi’nde son 17 yılda 4 büyük ülkenin (İngiltere-İspanya-İtalya-Almanya’nın) olmadığı tek bir final var (Porto-Monaco)… O da Mourinho mucizesi! Devler Ligi’nde ilk yılında iş yapmak çok kolay iş değil yani.

Related Items
Yorum Yaz

Bir Cevap Yazın Cevabı iptal et

4-4-2 Dergi
1 Ocak 2011
Uğur Meleke

Related Items

Diğer 4-4-2 Dergi İçerikleri

  • Sor Meleke'ye / Mart 2011

    Ligin 21. 02. 2011 tarihinde alttaki sıralama ile bittiğini varsayalım. Statü gereği birinci ve ikinci takımlar Şampiyonlar Ligi’ne, üçüncü ve dördüncü takımlarla Türkiye Kupası galibi de UEFA Europa Lig’e gitmeye hak kazanıyor. Bir an olsun hayal kurup Beşiktaş’ın UEFA kupasını kazandığını varsaydığımızda önümüzdeki yıl Europa Lig’de Beşiktaş gruplardan başlıyor olacak. Beşiktaş UEFA...

    Uğur Meleke 1 Mart 2011
  • Sor Meleke'ye / Şubat 2011

    Arsene Wenger, Louis Van Gaal ve Aykut Kocaman gibi teknik adamlar kolay yönetilebilir olmadıkları için mi Brezilyalılara karşı olumsuz bir tavır sergiliyorlar? Ya da soruyu şöyle de açabiliriz: Uyruğu ne olursa olsun sorunlu oyuncuyu yönetme sanatı var mıdır? Lucescu, Şenol Güneş, Alex Ferguson gibi teknik adamlar bunu nasıl başarıyorlar? Abdullah Küçük Çoğunlukla...

    Uğur Meleke 1 Şubat 2011
  • Sor Meleke'ye / Aralık 2010

    1 Medyada sürekli takımlarımızın ve futbolcularımızın değerleri üzerine haberler yapılıyor. Belirtilen bu rakamlar ne kadar doğru? Örneğin Beşiktaş, Tabata’yı Gaziantepspor’dan 8 milyon euro bonservis ücreti vererek transfer etti. Bu durumda Tabata 8 milyon euro değerinde mi? Takımlarımızın ve oyuncularımızın gerçek değerleri nasıl hesaplanıyor? Bu konuda hangi kaynaklara güvenmek doğru olur? Zafer Ayaz...

    Uğur Meleke 1 Aralık 2010
  • Sor Meleke'ye / Kasım 2010

    1 Almanya Futbol Federasyonu’nun son 10 yılda alt yapıya ne kadar önem verdiğini görüyoruz. Bizde ise 20 sene önce Beşiktaş’ın alt yapı konusundaki başarısını bugün Beşiktaş da dahil hiç bir kulüp yakalayamıyor. Bunun nedeni nedir, neden alt yapıya gereken önem verilmiyor? Yared Özden – İstanbul Birkaç cümleyle cevaplanması zor bir soru ama...

    Uğur Meleke 1 Kasım 2010
  • Sor Meleke'ye / Ekim 2010

    Milli maçlarda sakatlanan futbolcular hakkında Karl Heinz Rummenigge FIFA’nın sigorta primlerini ödemesini talep etti. Ayrıca Hollanda Federasyonu’nu da Arjen Robben konusunda eleştirip milli takım doktorunu mahkemeye vereceklerini söyledi. Sizce kulüp takımları milli takımlardan daha mı önemli hale geliyor? Bayram Yılmaz – Eskişehir Milletler arası futbol aslında birkaç yıl önce yaralandı, şu anda...

    Uğur Meleke 1 Ekim 2010

Copyright © 1999 Meleke.com

Sor Meleke'ye / Aralık 2010
Sor Meleke'ye / Şubat 2011