1
Medyada sürekli takımlarımızın ve futbolcularımızın değerleri üzerine haberler yapılıyor. Belirtilen bu rakamlar ne kadar doğru? Örneğin Beşiktaş, Tabata’yı Gaziantepspor’dan 8 milyon euro bonservis ücreti vererek transfer etti. Bu durumda Tabata 8 milyon euro değerinde mi? Takımlarımızın ve oyuncularımızın gerçek değerleri nasıl hesaplanıyor? Bu konuda hangi kaynaklara güvenmek doğru olur?
Zafer Ayaz / Antalya
1990’lar öncesi, yani dünyada sınırlar bu denli zayıflamamışken, Berlin Duvarı yıkılmamış, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği hâlâ bizim komşumuzken belki bu soruların cevabını vermek daha zordu. Bir Opel araba Batı Avrupa’da 20 bin dolar ederken, Türkiye’de 50 bin dolar edebiliyordu.
O yıllarda Tanju’nun Altın Ayakkabı Töreni’ne Rumen Piturca ile birlikte çıktığı geceyi hatırlıyorum. Piturca’ya bizim acar muhabirler Türkiye’ye gelip gelmeyeceğini sormuşlardı, o da “30 milyonunuz var mı?” diye cevap vermişti gazetecilere… Biz de gayet saf bir şekilde boynumuzu eğmiştik, 30 milyonumuz yok diye… Diyememiştik ki Piturca’ya, “Ne 30 milyonundan bahsediyorsun kardeşim? Sana nerde 10 verdiler, 20 verdiler ki, bizden 30 istiyorsun?”… Çünkü dünya o günlerde henüz mega bir köy değildi, derin ekonomik ayraçlar söz konusuydu, her ürünün global değeri oluşmamıştı.
Dolayısıyla Tabata’ya Beşiktaş 1980’lerde/90’larda sekiz milyon euro verseydi anlayabilirdik. Ama bu çağda, artık her ürünün/her futbolcunun global değeri bu kadar açıkken Tabata’ya 8 milyon vermek ilkellik (ya da belki aşırı kurnazlık) diye değerlendirilebilir. Çünkü bir adam Türkiye’de 8 ederken, Hollanda’da/Belçika’da/Slovakya’da/Brezilya’da 2 etmiyorsa bu işte bir yanlışlık var demektir…
Not: Oyuncuların global transfer değerleriyle ilgili bildiğim en güvenilir kaynak, www.transfermarkt.de..
*************
2
Sorum mutlak gol pozisyonundaki adama yapılan faule verilen kırmızı kart cezası ile ilgili. Bu kuraldaki ceza tanımlaması bana çok adaletsiz geliyor. Eğer bir takımın mutlak gol pozisyonu engelleniyorsa bunun cezası (ya da ödülü) – sahanın neresinde olursa olsun – yine mutlak gol pozisyonu yani penaltı olmalı. Şu andaki kuralda yapılan faulün dakikası çok önem kazanıyor. Faulün 1. dk.’da ve 89.dk.’da yapıldığını düşünün. İkisi de aynı hareket, birinin cezası 89 dk. 10 kişi oynamak, diğerinin cezası 1dk. 10 kişi oynamak. İnanılmaz bir adaletsizlik değil mi? Milyarlarca insanın seyrettiği bir oyunda böyle bir adaletsizliği, FİFA yıllardır nasıl göremiyor?
İlker Karabulut
Öncelikle bu “kafa açan” soru için teşekkür ediyorum… Problemin birinci bölümüne benim de itirazım var, ama sizden biraz daha farklı bir şekilde: Ceza alanı dışında gole giden adama yapılan faulun kırmızı kartla cezalandırılması beni tatmin ediyor. Ama bence ceza alanı içinde mutlak gol pozisyonunu engelleyici faule penaltı yeterli, kırmızı kart fazla…
Ceza alanı dışındaki mutlak gol pozisyonunu engelleyici faulün dakikasının önemli olduğu tespitiniz mükemmel… 89’da engellenen golün kırmızı kartla cezalandırılması yetersiz gözüküyor. Belki buna şöyle bir çare üretilebilir: Direkt kırmızı kart ilk yarıda görüldüyse oyuncuya 2 maçlık ceza verilirken, ikinci yarıda görüldüyse ceza 3 maça çıkarılabilir…
*********
3
Hollanda’yla oynadığımız milli maçta ve ligimizde büyüklerimizin karşılaşmalarında bir kez daha gördük: Takımlarımız hep tek santrforla oynuyor. Orta sahayı kalabalık tutan bu sistem toplu savunma ve toplu hücum mantığıyla çelişiyor. Sizce takımlarımız günümüz futbolunda bu sistemi mi kullanmalı? Örneğin Galatasaray Baros-Batdal ya da Baros-Pino ikililerini neden değerlendirmiyor?
Çağlar Bakiler
Orta sahayı kalabalık tutan bu sistemin toplu savunma ve toplu hücum mantığıyla çeliştiği konusunda size tam olarak katılmıyorum… Şu anda dünyada hakim oyun anlayışı 4-3-3 gibi gözüküyor. İspanya Milli Takımı, Barcelona, Chelsea gibi birçok öncü ekibin dizilişi bu (Yani tek santrforlu)… Belki de (tek santrfor, çift santrfor konusuna değil) bu çağın öncü formasyonu neden 4-3-3’tür, ona kafa yormak lazım. Benim bu konuda bulabildiğim cevapsa şu:
Televizyondan 20-25 yıl önceki maçları izliyoruz, zeminlerin ortası (orta yuvarlak çevresi) kelleşmiş, taç çizgisi/aut çizgisi kenarlarının ise çimleri nispeten sağlam olarak duruyor. Yani 20-25 yıl önce futbol daha fazla göbekte, daha az kenarlarda oynanıyormuş. Oysa bugün artık takımlar sahayı enine ve boyuna en dip santimetrekaresine kadar kullanma çabasındalar.
Çaba bu olunca, dizilişin de buna uygun olması icap ediyor. 4-4-2, 3-5-2 gibi (çift santrforlu) meşhur düzenlerde sahanın bir bölgesinde yoğunlaşma söz konusu. 4-3-3’se daha eşitlikçi, daha karesel bir düzen gibi. Benim 4-3-3’ün yoğunlaşmasıyla ilgili bulabildiğim gerekçe bu.
***********
4
Euro 2016 için stadyum projeleri yapılmıştı. Bu statlar yine yapılacak mı? Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Fatih İnce
Ben yapılacaklarını düşünüyorum. Euro 2016’yı 1 oyla kaybettik. Euro 2020’nin en güçlü adaylarından biri olduğumuz kesin. Dolayısıyla o statlara bir büyük turnuva düzenlemek için her halükarda ihtiyacımız var.
************
5
Sezonun yarısına yaklaşırken ilk üç hâlâ üç Anadolu takımının elinde. Bu durumu neye bağlıyorsunuz? Üç büyükler mi yanlış yapıyor, diğerleri mi doğru? Yanlışlar ve doğrular neler?
İzzet Çetiner
Cevaplanması için sayfalara ihtiyaç duyulan bir soru. Ama ben özetlemeye çalışayım. Bu durumun 3 ama nedeni olduğunu düşünüyorum:
a)Üç büyüklerin özellikle son 10 yıldır çok kötü yönetilmesi… Bu dönemde BJK ve TS’nin 10, GS’nin 12 farklı hocayla çalışması. Bu denli teknik adam ve kadro istikrarsızlığının söz konusu olduğu ortamda 4 büyüklerin düşüşü kaçınılmazdı.
b)Dört büyükler bu denli kötü yönetilirken diğerlerinin yönetim anlayışlarının ve gelirlerinin artması… Yayıncı, bahisçi ve sponsorlardan kazanılan paraların sezonluk 35-40 milyon dolarları bulması. Bu parayla Twente, Braga Hollanda’yı Portekiz’i sallıyorlarsa, Türkiye’den de bir Twente çıkmalıydı (Ki çıktı…)
c)Teknik adam jenerasyonundaki olumlu değişim… Ertuğrul Sağlam, Tolunay Kafkas, Bülent Uygun, Mehmet Özdilek, Ümit Özat neslinin futbolculuklarında da (şerefli mağlubiyetler değil) şerefli galibiyetler jenerasyonu olmaları. Bu başı dik futbol kariyerlerini, teknik adamlıklarına da yansıtmaları…
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS