Terim’in UEFA şampiyonu takımının iskeletiyle 2002’de dünya üçüncüsü olan Şenol Güneş, bu madalyanın geri ödemesi konusunda çok cömert davrandı: Önce Trabzon’da Selçuk-Umut-Burak (+Engin, Ceyhun) grubuyla Terim’e bir Şampiyonlar Ligi çeyrek finali hazırladı. Şimdi de Bursa’da Harun-Serdar-Şener-Ozan Tufan-Volkan grubunu Terim’in milli takımına hazırlıyor!
Süper Lig, 14 haftanın sonunda İstanbul büyüklerinin ligine dönse de, haftanın en güzel gösterisi Bursa’da iki Anadolulu arasındaydı. Esas güçlerini puan tablosunun maalesef yansıtmadığı, şu anda hanelerinde yazanın 7-8’er puan fazlasını hak eden Bursaspor ve Trabzonspor’un kan-ter-gözyaşı içeren düellosu, sezonun en güzel karşılaşmasıydı bence.
Trabzon’da bu maçta da en büyük kriz, savunmadan top çıkarırken yaşandı. Halilhodzic de Yanal da, Mehmet Ekici, Constant, Özer gibi yetenekli oyunculara sahip olmalarına rağmen bir türlü savunmanın önüne koyacak oyun kurucu-kesiciyi bulamadılar. Halilhodzic o pozisyonda Medjani’yi, Salih’i, Bosingwa’yı, Fatih Atik’i, Sefa’yı, bir bakıma kimi bulursa denedi! Ersun Yanal da belli ki Halilhodzic’le benzer endişeyi taşıyor ve savunma dörtlüsünün önüne koyacağı kesiciyi bir türlü bulamıyor. Yanal’ın Bursa önündeki kesici tercihi Fatih Atik’ti ve bence Trabzon’un zayıf halkası da hâlâ orası. Eğer Yanal da orta sahaya illa bir savunmacı koyma mecburiyeti hissediyorsa, bence İshak Doğan da pekala orada iyi bir tercih olabilir. İshak stoper, sol bek, ön libero oynayabilen çok yönlü bir oyuncu. Ve o pozisyonda da yeteneğiyle bence Fatih Atik’ten daha fazla takdir toplayacaktır.
Bursaspor’a maçta oyun üstünlüğünü, şut üstünlüğünü, uzun süre de skor üstünlüğünü getiren pozisyon da aynı pozisyondu aslında. Bekir-Ozan-Belluschi üçlüsü, maçın büyük bölümünde Trabzon orta sahasına üstünlük kurdular. Özellikle Türk futbolunun parlayan yıldızı Ozan Tufan, üç golün de içinde var. Birini attı, birini attırdı, birinde penaltıyı getiren ortayı yaptı. İki tane de net kaçırdığı pozisyon var Ozan’ın. Bir merkez oyuncu, bir büyük maçta bu kadar hücum aksiyonunun içindeyse, onun altını kalın olarak çizmek gerek sanırım.
Ozan Tufan çıkışa geçen sezonun sonunda başlamıştı, milli takıma da yaz kampında katıldı ama bu yıl milli takımdaki tek Bursalı o değil. Kaleci Harun, stoper Serdar ve sağ açık Volkan da son milli takım kampında Ozan’la beraberdiler. Bence Şener de bir sonrakinde onlara katılacak. Ve bu kadar Bursalı’nın bir arada ulusal takıma gitme nedeni de şüphesiz Şenol Güneş tedrisatı etkisi. İlk mezunlarını Trabzon’da veren Şenol Güneş Üniversitesi, bu sene ikinci kampüsünü Bursa’da kurdu ve ülkeye pırıl pırıl gençler armağan etmeye devam ediyor. Şenol Güneş’in yöntemi bir tür Arsene Wenger eğitimini andırıyor ama bence bir noktada Fransız filozoftan ayrılıyor: Wenger’in sistemi, 18-19’luk oyuncuları eğitip A takıma kazandırma üstüne kuruludur. Güneş’in sistemi ise, yaş ayırmaksızın hayata geçirilen bir tür meslek içi eğitim. Selçuk’u-Burak’ı-Engin’i belli bir yaştan sonra geliştiriyor; artık kimsenin gelişeceğine imkan vermediği Volkan’ı geliştiriyor… Yaş ayırmıyor, mevki ayırmıyor, gelişmek isteyene sonuna kadar kollarını açıyor Güneş… Ve ulusal takıma bu kez de Bursa’dan katkı yapmaya devam ediyor.
Maçın kahramanlarından biri de, yine Fatih Terim’in keşke milli takımda oynatabilsek dediği bir isim, Fernandao idi. Brezilyalı santrfor, ilk 45 dakikada Bursa’nın en çok isabetli pas yapan oyuncusuydu ki bu tür bir forvet için çok enteresan bir istatistik bu. Uzunu indiriyor, kısayı doğru değerlendiriyor. Pas veriyor alıyor, Volkan’ın golünde Ozan’a attığı gibi ara pası atıyor. Fernandao gerçekten çağdaş bir santrforun nasıl olması gerektiğinin demonstrasyonu gibi. Enes’in de hem kuvvetlenip, hem de Fernandao’yu dikkatli izlemesinde fayda var bence…
***
Olcay nihayet çıkmadı!
Bu hafta Bursa’nın santrforu Fernandao sahadaydı, gayet de iyiydi ama Beşiktaş’ın santrforu Demba Ba’nın kenarda olması ister istemez seyirciyi bir miktar tedirgin ediyordu. Ama Beşiktaş’ın ilk iki hücum opsiyonu Demba Ba ve Gökhan Töre’nin kenarda olduğu bir günde sorumluluğu Olcay aldı, maçı da alıp götüren o oldu.
Olcay’ın 24’te Cenk’e yaptığı orta, derslik bir pastı. Hedefi belli, yönü belli, şiddeti ve zamanlaması harika… 90+2’de iki kez pres yapıp top kazanıp Gökhan’ın golünü hazırlaması da bence en az ilk asisti kadar değerliydi. Çünkü Beşiktaş’ın bu sezonki en büyük problemi maçların sonunu oynayamaması, galibiyetleri koruyamaması idi. Olcay, 90+2’de adeta maça yeni başlamışçasına yaptığı ısrarlı presle bu takımın son ana kadar sahada kalması gereken bir numaralı adamı olduğunu gösterdi adeta.
Oysa Biliç onu bu sezon tam 13 kez oyundan çıkarmıştı. Bu maçta Biliç’in onu nihayet çıkarmaması, oyunda tutması da kesinlikle olumlu bir gelişme…
****
Diego ne zaman oynayacak?
Bu hafta son dakikalara tedirgin giren bir başka takım da Fenerbahçe’ydi… Kayseri’de 85 dakika neredeyse hiç pozisyon üretemediler, sonradan giren Alper dışında hiç kimse Gökhan Değirmenci için bir tehdit oluşturmadı. Üstelik Fenerbahçe, geçen yılı şampiyon kapatan, sokaktaki çocuğun ezbere sayabildiği 11’i, dizilişi ve taktiği ile sahadayken…
Özellikle ilk bir saati Fenerbahçe aksiyonsuz kapatınca, kameralar kenarda ısınan Diego’yu çektiler. Diego da heyecanla kulübeye bakıyordu o anda, acaba ona bir işaret gelir mi diye… Ama gelmedi… Fenerbahçe hiçbir şey oynamıyorken, tek bir pozisyon üretemiyorken, oyun fena halde sıkışmış ve sıkıcılaşmışken bile Kartal, Diego’yu sokmayı düşünmedi.
Doğrusu o anda insan düşünmeden edemiyor: Diego oyunun bu kadar sıkıştığı bir anda dakika almayacaksa ne zaman alacak? Bir frikikle, bir uzaktan şutla, bir verkaçla o gece oyunu çözmesi umut edilmeyecekse, ne zaman edilecek? Evet, bugüne kadar oynadığı futbolla 11’i hak eden bir görüntü sergilemedi. Evet, bence de çok isabetli bir transfer değildi. Ama Kayseri’de oyun sıkıştıysa, Fenerbahçe’nin tek bir pozisyonu yoksa, ve kenarda Diego varken ona 20 dakika bile şans gelmiyorsa bu işte bir gariplik yok mu?
Galiba fiziksel olarak hazır değildi. Galiba Bayburt önündeki görüntüsü Kartal’ı tatmin etmedi. Başka bir mantıklı açıklama bulamıyorum ben doğrusu.
***
Chedjou’ya dikkat
Galatasaray da Mersin önünde ölü ölüp dirildiği maçı, son dakikalarda çözüp zirve yarışı içinde kalmayı başardı bu hafta… Hamza Hamzaoğlu, Umut’u takıma monte ederek, Burak’ı birkaç adım geriye çekerek, Galatasaray’ın hücum gücünü adeta üçe katladı. Burak ofsayta düşmeyince, Umut’la birlikte pozisyon verimlilikleri olağanüstü arttı.
Yine de Galatasaray’da herşey iyi gidiyor gözükürken bir detayı da gözden kaçırmamak gerek: Sarı-kırmızılılar savunma yerleşiminde hâlâ çok basit hatalar yapıyorlar. Mersin’in Nakoulma’nın sağdan ortasında Güven’le bulduğu golde, ceza alanında yalnızca bir adamı var. Pasın Güven’e atılacağı belli, aksiyonu Güven’in yapacağı belli. Ama Güven gol vuruşunu yaparken bomboş! 5 metre sağı, solu, arkası, önü bomboş!
Buna çok benzer bir görüntüyü, İstanbul’da Dortmund’un Aubameyang’la bulduğu ikinci golde de seyretmiştik. Ceza alanı içinde yine sadece Gabonlu forvet vardı ve yine Chedjou o tek adama gitmek yerine topa bakıp, Aubameyang’ı bomboş bırakmıştı…
Güven’in golü ile Aubameyang’ın golleri birbirinin kopyası. Ve Chedjou çok iyi bir sezon geçirmesine rağmen, bu basit hataları yapmayı sürdürürse, kritik anlarda faturası daha ağır olabilir.
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS