Bazen olmadığında olmuştur!

Lucas Leiva, Beşiktaş’a gelseydi ilk 11’de oynabilir miydi? Burak Yılmaz, West Ham’a gitseydi Galatasaray önde sıkıntı yaşar mıydı? Fenerbahçe’nin Erik Lima’yı alamaması, gelecekte bir eksikliğe neden olur mu? Transfer döneminin ardından geçen 1 aylık verilerle şu soruların yanıtları acaba ne: Olmayan transferler iyi ki olmadı mı, yoksa olsaydı daha mı iyi olurdu?

Lucas Leiva

Oyuncu açısından: 9/10

Liverpool açısından: 8/10

Beşiktaş açısından: 3/10

Transfer döneminin en çok konuşulan konularından biriydi Leiva. Hatta Ağustos’un son haftasında İstanbul’a geleceği de dillendirilmişti defalarca. Ama 24 Ağustos Pazartesi akşamı değişti her şey. Liverpool’un ligdeki ilk iki maçında 18’de bile olmayan Leiva, Arsenal deplasmanında Henderson’ın yokluğunda bir anda kendini 11’de buldu. O gece golsüz biten maçta Arsenal’in hızlı çıkışlarına çok iyi reaksiyon veren Brezilyalı oyuncu, bir daha da formayı kaptırmadı. 24 Ağustos’tan sonra Liverpool 11’inde yeri hiç değişmeyen (Mignolet, Skrtel ve Clyne’la birlikte) 4 yapıtaşından biri oldu. Sistem defalarca değişti, 4’ü savunma-3’lü savunma, iki santrafor-tek santrafor denendi. Ama Leiva’nın orta saha sigortası rolü hiç değişmedi.

Bu transferin hem söylentisi, hem de gerçekleşmemesi, oyuncu açısından hayırlıydı kabul edelim. Brandon Rodgers, basın toplantısında açık açık onun gitme ihtimalinden söz ettiğine göre, Leiva’yı tutmak için oynatma motivasyonu kazandığı da açık. Leiva bir anda kıymete bindi Liverpool’da. Brezilyalı oyuncu bu sayede 8 yıldır yaşadığı şehirden ayrılmadı, üstelik aniden ilk 11’e dönerek.

Transferin gerçekleşmemesi Liverpool için de olumluydu aslında. Zira zaten orta saha rotasyonları kalitesiz: Henderson’ı ve biraz da Milner’ı bir kenara ayıralım; bugün Liverpool Emre Can, Allen ve Rossiter’ın hepsini serbest bıraksa bence çok iyi rotalara gidebilecek adamlar değiller. Bu kısıtlılık içinde Leiva’yı tutmaları akıllı bir tercih oldu bence.

Beşiktaş açısındansa hayırlı olmadı tabii bu durum. Veli ve Tolgay’ın sakatlığında orta sahadaki tek enerji istasyonu Atiba Hutchinson. Atiba harika gidiyor, Fenerbahçe önünde de dört dörtlüktü. Ama onun olası bir sakatlığında şu anda kadroda sağlam bir alternatifi yok. Üstelik Oğuzhan-Sosa’nın biri eksildiğinde bile orta sahada Necip ya da Quaresma’ya mahkum oluyorlar. Güneş’in elinde Leiva olsa eminim orada ne Necip ne de Quaresma düşünülürdü.

Burak Yılmaz

Oyuncu açısından: 9/10

West Ham açısından: 9/10

G.Saray açısından: 10/10

Transfer sezonunun en fazla konuşulan gündemlerinden biri de Burak’la West Ham flörtü idi. Beşiktaş eski koçu Biliç’in elindeki santraforlarının hemen hepsi problemli olunca, transferin son gününe kadar santrafor aradı Londra ekibi. Carroll sakattı, Enner Valencia da öyle. Eldeki tek sağlıklı 9 numara Diafra Sakho’nun da kamuoyunda çok konuşulan bir mahkemesi olunca, o pozisyonda sıkışan West Ham, birçok santrafora talip oldu. Medyada yer alan haberlere göre Javi Hernandez ve Burak Yılmaz favorilerdi. Plase ise transferin son günü alınan Hırvat Nikica Jelavic’ti. Sonuçta Chicarito’nun rotası Leverkusen oldu, West Ham son anda Victor Moses ve Jelavic’i aldı, Burak’sa İstanbul’da kaldı. Peki bu transferin gerçekleşmemesi kim için iyi, kim için kötü haberdi?

Ağustos ayı boyunca bir tehdit davasıyla boğuşan Senegalli santrafor Sakho’nun sahada da işleri iyi gitmemiş, Premier Lig’de ilk 3 maçta hesabı açamamıştı. Ama her şey, 29 Ağustos gecesi değişti. O gece hem Sakho Liverpool ağlarını güzel bir golle sarsıp kendine geldi, hem de son 2 haftada Hamzaoğlu’yla sorunlar yaşayan Burak Konya’da 90 dakika sahada kalıp bir gol attı. Eğer 29 Ağustos gecesi Sakho ve Burak için işler kötü gitmeye devam etseydi, muhtemelen daha farklı bir 31 Ağustos yaşayabilirdi her iki oyuncu.

Sakho’nun tek santrafor rolüyle 11’de oynadığı son 4 maçta West Ham, Liverpool-Newcastle ve M.City’yi yendi, Norwich’le berabere kaldı. Sakho bu 4 maçta da 90 dakika sahada kalıp, 3’ünde çok kritik goller attı. Ve kabul edelim ki, West Ham ileri dörtlüsü Payet, Lanzini, Moses ve Sakho’nun hepsi formdayken Burak’ın oraya katılışı milli futbolcumuz için hiç iyi olmayacaktı. Üstelik Andy Carroll da sakatlıktan dönmüş ve kulübede diğer forvet Zarate’nin yanına oturmuşken.

Burak’ın kalışı şüphesiz ki Galatasaray için de hayırlı oldu. Podolski, santrafor rolünü benimseyemedi ve en iyi maçını sağ açıkta Antep’e karşı oynadı. Umut bu sezon resmi maçlarda tek golde. Sinan da Hamzaoğlu’na göre henüz 90 dakika oynamaya hazır değil. Yani Burak, son 3 yıldır olduğu gibi sakatlıktan dönünce de Galatasaray rotasyonunun yine bir numaralı forveti olacak.

Erik Lima

Oyuncu açısından: 10/10

Goias açısından: 8/10

Fenerbahçe açısından: 6/10

Transfer sezonunun son gününde Fenerbahçe’nin son dakika bombası olarak ajanslara düşmüştü Lima. 21 yaşındaki Brezilyalı santrafor, haberlere göre Fenerbahçe’de Sow’un yerini dolduracak, 30’luk Fernandao ve 32’lik Van Persie’nin arkasında kulübede bekleyecekti. Transfer gerçekleşmedi. Belki oyuncu ya da Fenerbahçe istemedi, belki de planlar kış sezonuna ertelendi. Bu detayı bilmiyoruz. Ama bildiğimiz şu: Bu transferin de gerçekleşmemesi, her 3 taraf için de kötü olmamış gibi.

31 Ağustos günü Pereira’nın planlarına göre Van Persie sağ açık, Fernandao santrafor olarak Fenerbahçe’nin ideal 11’indeydiler. Ve Sow’un ayrılışıyla Fenerbahçe kulübesinde alternatif bir santrafor yok gözüküyordu. O gün için Lima ya da bir başkası, Fenerbahçe’nin bir yedek santrafora ihtiyacı var gibiydi.

Ama aradan geçen 1 ayda senaryo değişti. Bu süreçte Fenerbahçe’nin ideal kenar ikilisi Markoviç-Nani oldu. Arkalarında da her oynadığında tabelayı etkileyen bir Volkan Şen var. Pereira, Rize maçı ikinci yarısından itibaren bir daha çift santraforlu düzen düşünmedi zaten. Dolayısıyla Fernandao ve Van Persie, tek bir forma için yarışır konuma geçtiler. O bir forma bu iki adam tarafından şu anda paylaşılamadığına göre zaten Lima’nın oradan dakika koparması imkansıza yakındı. Dolayısıyla 21 yaşındaki bir oyuncunun buraya gelip yedek beklemesi, onun için hayırlı değildi, kabul edelim…

Goias’ta 18 Eylül’de teknik direktörlük görevine Filho geldi. Lima’yı tek santrafor kullanıyor. Ve bir aydır suskun olan genç forvet, bu hafta iki gol atarak yeni hocasına hoş geldin dedi. Yani Lima’nın varlığı Goias için de bir şans.

Fenerbahçe penceresine gelince… Bu yıl şu anda ikisi de formayı çok istiyor olsalar da, Fernandao ve Van Persie’nin arkasına en geç gelecek sezon bir genç santrafor transferi yapılmalı. Çünkü biri 33, biri 31 yaşlarında olacaklar. Hatta bu yıl birisi ciddi bir sakatlık geçirirse, kulübede santrafor bulundurmadan mı sezonu geçirecekler, onu da merak ediyorum doğrusu. Lima olmadıysa da Oğulcan Çağlayan gibi bir genç Türk’ü bence kulübeye takviye edebilirdi Fenerbahçe…

Papiss Cisse

Oyuncu açısından: 6/10

Newcastle açısından: 6/10

Trabzonspor açısından: 8/10

Hem Senegalli, hem Müslüman hem de santrafor olunca, transfer döneminde hakkınızda Türkiye söylentileri çıkmaması mümkün olmuyor sanırım… Cisse’nin de bu yaz adı hem Galatasaray, hem Fenerbahçe, hem de Trabzonspor’la anıldı. Ama Trabzonspor N’Doye’ye imza attırana kadar Cisse söylentilerinin büyük olduğunun altını çizelim…

Papiss Cisse enteresan bir adam. İnişi çıkışı çok fazla. Müslüman olduğu için bahis firması logolu formayı giymeyi reddedip, kumarhanede fotoğrafları yayınlandıktan sonra da bir daha eskisi gibi olmadı kariyeri. Sırf bu istikrarsızlığından dolayı bile Türkiye’ye gelmemesi hayırlı oldu diyebiliriz aslında.

Newcastle’da yeni koç Steve McClaren’ın onunla ilgili hisleri iyi. Bu sezon 4’ü ilk 11’de olmak üzere 6 maçta forma giydi, son Chelsea müsabakasında sırt sakatlığı nedeniyle yerini Mitroviç’e kaptırdı. Daha önce Arsenal ve ManU önünde çok iyi gözükmeyen Mitroviç, Chelsea önünde etkiliydi. Cisse sahada olduğunda sol açık oynayan Ayoze Perez’in Chelsea karşısındaki santrafor performansı da muazzam olunca, Cisse’nin 11’deki yeri de sıkıntılı bence artık.

Sezon genelinde Newcastle’ın ondan ne alacağı belirsiz. Onun Mitroviç’i kesip kesemeyeceği de. Ama İngiltere’de bile bu kadar iniş çıkış yaşayan bir oyuncunun Türkiye’de istikrarlı olmasını beklemek, çok iyimser olurdu bence.