
Her cezadan sonra aynı şeyler konuşuluyor: Neden X’e 60 gün verildi de, Y’ye 45 gün verilmişti? Geçen sezon aynı fiilden Z’ye 6 ay ceza verilmemiş miydi sahi? Ya da bu cezalar gerçekten neye yarıyor? Hak mahrumiyetiyle mahrum olunan hak tam olarak nedir Allah aşkına?
Dün akşam “Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, önceki hafta yaptığı açıklamalar neticesinde 60 gün hak mahrumiyeti cezası aldı” gelişmesi ajanslara düştüğünde sanırım artık pek kimse bunu flaş haber seviyesinde algılamadı. Tabii ki yalnızca Aziz Yıldırım değil, özellikle büyük takımların kulüp başkanları için alelade şeyler bunlar. Beşiktaş başkanı, Galatasaray üçüncü başkanı veya Trabzonspor sekizinci başkanı… Çıkıyorlar, konuşuyorlar, 30 gün, 60 gün ya da 600 gün her neyse, hak mahrumiyeti cezası alıyorlar. Ve bunu çok fazla umursuyor gibi de gözükmüyorlar doğrusu…
Cezanın nedeni neydi?
Öncelikle en güncel cezayı, yani Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a verilen cezayı bir detaylandıralım: Hepimizin malumu, Aziz Yıldırım geçen hafta içinde “Yankaya bir daha Kadıköy’de maç yönetemez”, “Sahanın ortasına otururum” gibi ifadeler geçen birtakım açıklamalar yaptı. Sonra Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu toplandı, Aziz Yıldırım’ın konuşmasını talimatın 38’inci maddesi kapsamında değerlendirdi. Yani “Sportmenliğe aykırı açıklamalar” kapsamında… Futbol Disiplin Talimatnamesi’nin 38’inci maddesi şöyle:
“Basın ve yayın organlarına sportmenliğe, spor ahlakına veya fair-play anlayışına aykırı açıklamalarda bulunan; açıklamaları ile TFF’nin saygınlığını zedeleyen, futbolun değerini düşüren, sporda şiddet veya düzensizliği teşvik eden, taraftar eylemlerine sebebiyet verebilecek mahiyette beyanlarda bulunan, spor müsabakalarının taraflarını, müsabakalardaki görevlileri, spor kulübü veya TFF yöneticilerini rencide edecek ya da bu kişilere husumet duyulmasına neden olabilecek şekilde açıklamada bulunan;
(a) Futbolculara iki ila altı müsabakadan men cezası,
(b) Kulüplerin yöneticilerine 45 ila 120 gün arasında hak mahrumiyeti cezası ve Süper Lig kulübü yöneticileri için 30.000.-TL’den 140.000.-TL’ye kadar, 1. Lig kulübü yöneticileri için 15.000.-TL’den 65.000.-TL’ye kadar, 2. Lig kulübü yöneticileri için 10.000.-TL’den 25.000.- TL’ye kadar, 3. Lig kulübü yöneticileri için 5.000.-TL’den 10.000.-TL’ye kadar para cezası,
(c) Görevlilere ve diğer kişilere, üç ila yedi müsabakada soyunma odasına ve yedek kulübesine giriş yasağı veya 21 ila 45 gün arasında hak mahrumiyeti cezası verilir”
PFDK, söz konusu madde gereğince Yıldırım’a 60 gün hak mahrumiyeti ve 40 bin lira para cezasına hükmetti. Eğer bu açıklamaları 41’inci maddeden, yani “tehdit” kapsamında değerlendirseydi ceza 75-150 gün hak mahrumiyeti ve 35-150 bin lira para cezası şeklinde olacaktı…
********
Ceza, bu madde esas alınarak mı uygulanmalıydı?
Bence cezanın 38’inci veya 41’inci madde esas alınarak uygulanması arasında pek bir fark yok. Zira kamuoyunun bu tarz cezalara bakışı, gözlemleyebildiğim kadarıyla şöyle:
1) Cezaların adil olduğuna pek kimse inanmıyor… Yani aynı fiili Rize’nin, Karabük’ün, Balıkesir’in başkanı işlediğinde alacağı cezayla, Beşiktaş’ın-Fenerbahçe’nin-Galatasaray’ın yöneticisi işlediğinde alacağı cezanın aynı olmayacağı yönünde bir inanış var.
2) Cezaların uygulaması da netameli! Başkanlara bir hak mahrumiyeti cezası veriyorsun, ama bu başkanlar tam olarak neden mahrum oluyor? Bu konuda da bence PFDK’nın cezaları, kamuoyunda neredeyse alay konusu olmuş durumda…
Talimata göre başkanların mahrum oldukları şey şu:
MADDE 25 – HAK MAHRUMİYETİ (1): Kişinin, stadyumlara girmek de dahil olmak üzere futbolla ilgili idari, sportif veya sair her türlü faaliyette bulunmaktan men edilmesidir.
-Stadyuma giriş yasağı cezası ile cezalandırılan kişiler, cezaları infaz edilinceye kadar müsabaka öncesinde, esnasında ve sonrasında hiçbir stadyuma ve bağlı bölümlerine giremezler.
Futbolla ilgili idari, sportif vs. her türlü faaliyetle ne kastedildiği belli değil. Stadyumlara girişleri yasaklı kişiler statlara bağlı bölümlere de giremezler deniyor ama bunun uygulanmadığı da biliniyor.
********
Peki öyleyse ne yapmalı?
Bence lafı fazla dolandırmadan açıkça itiraf etmek gerek: Futbol Disiplin Talimatnamesi’nin miadı dolmuştur. Talimatname, sıfırdan yeniden yazılmalıdır. Bugün IFAB bile, futbol kural kitabını yeniden, daha anlaşılır ve daha detaylı bir dille yazmanın planlarını yapıyor. Futbol Disiplin Talimatnamesi de sıfırdan, daha detaylı, daha çağdaş bir dille yeniden yazılmalıdır.
Cezalar ağırlaştırılmalı, özellikle sporda şiddetin neredeyse tek üreticisi konumundaki kulüp yöneticilerine caydırıcı cezalar verilmelidir. Bu cezalar kağıt üstünde kalmamalı, uygulanabilir olmalıdır. Bir kulüp başkanı bir hakemi telefonla aradığında ya da kameralar önünde tehdit ettiğinde mahrum edildiği şeyin ne olduğu açık olmalıdır.
Cezaların geçmişle bağı tamamen kopmalı, yeni talimatın hayata geçtiği 2015-16 sezonu ile önceki sezonların ilişkisi olmamalıdır. Hiç kimse, “geçen sezon x futbolcuya y fiilinden z ceza verilmişti” diye itiraz edememeli, adalet duygusu tesis edilebilmeli, yeni sezonla tertemiz ve inandırıcı bir talimatname dönemi başlamalıdır.
Hukuka inancın olmadığı yerde kaos başlar. Bugün Türk sporunda yaşanan da tek kelime ile “kaos”tur. Bu kaos ortamını düzeltmek için de kamuoyunu, sporcuyu, spor adamını tekrar hukuka inandırmaktan başka bir yol yoktur. Çünkü, “Hiç kimse onu bulandırmadığı ve ihlal etmediği sürece hukuk, teneffüs ettiğimiz hava gibi görünmez ve tutulmaz bir şekilde etrafımızı kaplar. Hukuk ancak kaybettiğimizi anladığımız zaman değerinin farkına vardığımız sağlık gibi sezilmez bir şeydir” (P.Calamanderi).
Facebook
Twitter
Pinterest
Instagram
YouTube
RSS